Zaman Nedir?

 
Zaman Nedir? Zaman Nedir?

Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. g. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. e S. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. 140. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. . Yani telefon görüşmesi olamazdı. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Yani ortada uzay yoktur. 140Prof. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Evrendeki zamanın durumu budur. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. ” Richard Muller a. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler.

Zaman Nedir?

InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ” Richard Muller a. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. g. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Evrendeki zamanın durumu budur. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. 140. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. e S. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Yani ortada uzay yoktur. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. 140Prof. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Yani telefon görüşmesi olamazdı. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. . Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı.