Auschwitz Kampında Tüm İmkansızlıklara Meydan Okuyan Çiftin Aşk Hikayesi

 
Auschwitz Kampında Tüm İmkansızlıklara Meydan Okuyan Çiftin Aşk Hikayesi Auschwitz Kampında Tüm İmkansızlıklara Meydan Okuyan Çiftin Aşk Hikayesi

. Helen Zipora Spitzer ve David Wisnia, Nazi Almanyası'nın en kötü şöhretli ölüm kampı olan Birkenau'da hayatta kaldıkları her anın son anları olabileceğini biliyorlardı. Ama neredeyse beş aydır oradaydı. Onu aradıklarını anladığında paniklemişti. David, hiçbir zaman bir kadınla böyle bir zamanda tür bir ilişki içinde olacağını düşünmemişti. David o anda kendisini öldüreceklerini düşündü ve depodan sorumlu komutanla yüzleşti. Bu da aşkın engel tanımaz gücünü gösteren bir apaçık kanıttı. Bir grup SS adamı seyirci olarak yanında duruyordu. Yorgunluktan uyuya kalan David, yoklamayı kaçırmıştı. Ceza bölgesinden asla canlı çıkamayacağından emindi. Helen'le birlikte olmak ona cesaret veriyordu. Sadece 16 yaşında olmasına rağmen, hayatın ona öğrettikleriyle başa çıkmıştı. Göze batmayacak şekilde küçük notlarla birbirlerine mesaj gönderiyorlardı ve zaman zaman da yolları kesişiyordu. David, bu fırsatları kullanmayı öğrenmişti ve kendini sıcak bir yere atıverdi. David esir alanlara şarkı söylerken Helen, kamp istatistiklerini içeren diyagramlar çizimi yapıyordu. Bir gardiyan, David'i bir zamanlar içinden cesetler çıkardığı hendeğin yanından sürükleyerek geçirdi ve onu bir su birikintisinin önüne bıraktı. Bakışmaları ve kısa sohbetleri sanki hiç durmamış gibi devam etti. David ise açlıktan ölmüş bedenleri taşıması için zorlanmıştı. Auschwitz'te bu kadar uzun süre hayatta kalmak iyiye işaret olmalıydı. David, Auschwitz'ta rahatlıkla geziniyordu ve her şey hava koşullarıyla başladı. Ve aslında David'in boynundaki ipin bağlanmadığı, David çukura düşünce anlaşıldı. David, cezaevi koğuşundan kurtulduğu için daha da önemli hale geldiğini hissediyordu ve aslında bu durum azımsanacak bir başarı değildi. David, Helen'in onun peşinde olduğunu düşünerek kendini mutlu hissetti. . Strafkompanie ise acımasız işkence yöntemleriyle biliniyordu. Birinin Helen'e onun hakkında bilgi verdiğinden emindi. Her şey böyle başladı. Polonya'nın soğuk rüzgârı ince giysilerin üzerinden esip geçerken ısınmak neredeyse imkansızdı. David Wisnia ise Auschwitz'den kaçmayı başaran nadir kişilerdendi. Birbirlerine not göndermeye de devam ettiler. Artık sağlıklı görüntüsü kaybolmuştu, kilo ve güç kaybediyordu. Helen toplama kampına vardığında görevi ağır taşları kaldırmaktı. İşte bu, diye düşündü; bu iş böyle bitecek. Helen, Auschwitz kadın kampında Naziler için istatistiksel grafikler oluşturan bir grafik tasarımcısıydı. Savaşın sona ermesiyle bu çift bir araya gelecek ve David, eşine savaş öncesi babasıyla opera ziyaretlerini anlatacaktı. Sadece bir şey onu tam bir umutsuzluktan uzak tutuyordu: Eğer yeni gelen biri olsaydı, işinin biteceğini, oracıkta infaz edileceğini düşündü. Biri ona göz kulak olmuş olmalı, diye düşündü. Birileri onun uçurumun kenarında olduğunu, ağır işlerde bir gün daha dayanamayacağını biliyor olmalıydı. Bir memur, ona ölümle tehdit ederken, David'in içinde bulunduğu çamur ve toprakla kaplı ortam, onun kabuslarını daha da korkunç hale getirdi. . . . Mart 1943'te bir pazar öğleden sonrasında, David kaldığı sıcak yerde bir sarsıntıyla uyanmıştı. Kamptaki ölüm sayıları giderek artarken, Helen Naziler'e karşı koymak ve olmaması gereken yerlere gitmemek için yöntemler buluyordu. Belli ki bir süredir acı soğuğun altında bekliyorlardı. Bu, David'in içinde büyük bir heyecan uyandırdı. Mahkumlar diğer mahkumlardan izole edildi. David'e göre Helen, onu görmek için sık sık gelip, orada olmak için bahaneler buluyordu. Grafik tasarımına ilgi duyan 23 yaşındaki Helen, Mart 1942'de Auschwitz kampına gönderilen ilk Yahudiler arasındaydı. Cesaret, sebat ve biraz da şansla hayatta kaldılar.  Bir subay David'in ayaklarının altındaki tahtayı tekmeledi. Helen Spitzer, Auschwitz'de önemli bir pozisyonda olduğu için hayatta kalmayı başarmıştı. Şarkı söylemeyi seven 16 yaşındaki Polonyalı bir Yahudi olan David ise 9 ay sonra geldi. Mahkûmları soğuğa karşı koruyacak az sayıda alan vardı. Daha uzun ve yorucu saatler çalışarak el arabalarıyla çakıl taşıyor ve merkezi drenaj hendeğini kazıyorlardı. Pazar günleri öğleden sonraki nüfus sayımı saat 1'de yapılıyordu. Uzun bir sessizlikten sonra, nihayet ilk adımlar atılmaya başlanmıştı. Gardiyanlar ellerindeki coplarla toprak yollarda ilerliyor ve budaklı ağaçların altında komutlar yağdırıyordu. Her ikisi de evlerini, ailelerini kaybetmişti ve şimdi sadece suçları Yahudi olmak olan bir yerde esaret altındaydılar. David, bu noktada dış görünüşün ne kadar önemli olduğunu anlamıştı. Wisnia, kampa gizlice inşa edilen bir direkten tırmanarak kaçmayı başardı ve ardından Polonya'da yerel direniş gruplarına katıldı. En az altı metre derinliğinde bir çukura düştü. Her ikisi de 'ayrıcalıklı mahkûm' statüsüne yükseldi, ekstra tayın ve daha güvenli işler yapmaya başladı. Artık karanlık yıllar geride kalmış ve bundan sonra müziğe olan sevgilerini ve daha güzel zamanların anılarını paylaşacaklardı. Önemli biri haline geldiğini biliyordu ama bu kadar insan onun için duruyorsa, düşündüğünden daha önemli olmalıydı. Solgun mahkûmlar hep beşerli gruplar halinde hazırda bekliyordu. En ağır suçları işlemiş ancak affedilmiş mahkumlar Strafkompanie'ye naklediliyordu. Kırmızı yanakları ise hala sağlıklı ve 'işe yarar' olduğunu gösteriyordu. O ve diğer işçiler, dezenfekte edilmiş giysileri öğlen saatlerine kadar asmışlardı.

Auschwitz Kampında Tüm İmkansızlıklara Meydan Okuyan Çiftin Aşk Hikayesi

 Bir subay David'in ayaklarının altındaki tahtayı tekmeledi. Birbirlerine not göndermeye de devam ettiler. Belli ki bir süredir acı soğuğun altında bekliyorlardı. Artık sağlıklı görüntüsü kaybolmuştu, kilo ve güç kaybediyordu. Helen, Auschwitz kadın kampında Naziler için istatistiksel grafikler oluşturan bir grafik tasarımcısıydı. Mart 1943'te bir pazar öğleden sonrasında, David kaldığı sıcak yerde bir sarsıntıyla uyanmıştı. David, Helen'in onun peşinde olduğunu düşünerek kendini mutlu hissetti. En ağır suçları işlemiş ancak affedilmiş mahkumlar Strafkompanie'ye naklediliyordu. Gardiyanlar ellerindeki coplarla toprak yollarda ilerliyor ve budaklı ağaçların altında komutlar yağdırıyordu. . . Her ikisi de evlerini, ailelerini kaybetmişti ve şimdi sadece suçları Yahudi olmak olan bir yerde esaret altındaydılar. Sadece 16 yaşında olmasına rağmen, hayatın ona öğrettikleriyle başa çıkmıştı. . Helen Spitzer, Auschwitz'de önemli bir pozisyonda olduğu için hayatta kalmayı başarmıştı. İşte bu, diye düşündü; bu iş böyle bitecek. Onu aradıklarını anladığında paniklemişti. Helen Zipora Spitzer ve David Wisnia, Nazi Almanyası'nın en kötü şöhretli ölüm kampı olan Birkenau'da hayatta kaldıkları her anın son anları olabileceğini biliyorlardı. Savaşın sona ermesiyle bu çift bir araya gelecek ve David, eşine savaş öncesi babasıyla opera ziyaretlerini anlatacaktı. Ama neredeyse beş aydır oradaydı. Her ikisi de 'ayrıcalıklı mahkûm' statüsüne yükseldi, ekstra tayın ve daha güvenli işler yapmaya başladı. David, bu fırsatları kullanmayı öğrenmişti ve kendini sıcak bir yere atıverdi. Bu da aşkın engel tanımaz gücünü gösteren bir apaçık kanıttı. Cesaret, sebat ve biraz da şansla hayatta kaldılar. Ceza bölgesinden asla canlı çıkamayacağından emindi. Auschwitz'te bu kadar uzun süre hayatta kalmak iyiye işaret olmalıydı. Bir memur, ona ölümle tehdit ederken, David'in içinde bulunduğu çamur ve toprakla kaplı ortam, onun kabuslarını daha da korkunç hale getirdi. O ve diğer işçiler, dezenfekte edilmiş giysileri öğlen saatlerine kadar asmışlardı. Kırmızı yanakları ise hala sağlıklı ve 'işe yarar' olduğunu gösteriyordu. Pazar günleri öğleden sonraki nüfus sayımı saat 1'de yapılıyordu. Sadece bir şey onu tam bir umutsuzluktan uzak tutuyordu: Eğer yeni gelen biri olsaydı, işinin biteceğini, oracıkta infaz edileceğini düşündü. Biri ona göz kulak olmuş olmalı, diye düşündü. Ve aslında David'in boynundaki ipin bağlanmadığı, David çukura düşünce anlaşıldı. Bu, David'in içinde büyük bir heyecan uyandırdı. Şarkı söylemeyi seven 16 yaşındaki Polonyalı bir Yahudi olan David ise 9 ay sonra geldi. Grafik tasarımına ilgi duyan 23 yaşındaki Helen, Mart 1942'de Auschwitz kampına gönderilen ilk Yahudiler arasındaydı. Polonya'nın soğuk rüzgârı ince giysilerin üzerinden esip geçerken ısınmak neredeyse imkansızdı. Göze batmayacak şekilde küçük notlarla birbirlerine mesaj gönderiyorlardı ve zaman zaman da yolları kesişiyordu. Mahkûmları soğuğa karşı koruyacak az sayıda alan vardı. Yorgunluktan uyuya kalan David, yoklamayı kaçırmıştı. David ise açlıktan ölmüş bedenleri taşıması için zorlanmıştı. David'e göre Helen, onu görmek için sık sık gelip, orada olmak için bahaneler buluyordu. David, cezaevi koğuşundan kurtulduğu için daha da önemli hale geldiğini hissediyordu ve aslında bu durum azımsanacak bir başarı değildi. Helen'le birlikte olmak ona cesaret veriyordu. Strafkompanie ise acımasız işkence yöntemleriyle biliniyordu. David, hiçbir zaman bir kadınla böyle bir zamanda tür bir ilişki içinde olacağını düşünmemişti. Helen toplama kampına vardığında görevi ağır taşları kaldırmaktı. Mahkumlar diğer mahkumlardan izole edildi. Birileri onun uçurumun kenarında olduğunu, ağır işlerde bir gün daha dayanamayacağını biliyor olmalıydı. Bir grup SS adamı seyirci olarak yanında duruyordu. . Daha uzun ve yorucu saatler çalışarak el arabalarıyla çakıl taşıyor ve merkezi drenaj hendeğini kazıyorlardı. En az altı metre derinliğinde bir çukura düştü. Her şey böyle başladı. Birinin Helen'e onun hakkında bilgi verdiğinden emindi. Önemli biri haline geldiğini biliyordu ama bu kadar insan onun için duruyorsa, düşündüğünden daha önemli olmalıydı. Bir gardiyan, David'i bir zamanlar içinden cesetler çıkardığı hendeğin yanından sürükleyerek geçirdi ve onu bir su birikintisinin önüne bıraktı. David o anda kendisini öldüreceklerini düşündü ve depodan sorumlu komutanla yüzleşti. David esir alanlara şarkı söylerken Helen, kamp istatistiklerini içeren diyagramlar çizimi yapıyordu. Artık karanlık yıllar geride kalmış ve bundan sonra müziğe olan sevgilerini ve daha güzel zamanların anılarını paylaşacaklardı. Kamptaki ölüm sayıları giderek artarken, Helen Naziler'e karşı koymak ve olmaması gereken yerlere gitmemek için yöntemler buluyordu. Solgun mahkûmlar hep beşerli gruplar halinde hazırda bekliyordu. David, bu noktada dış görünüşün ne kadar önemli olduğunu anlamıştı. Uzun bir sessizlikten sonra, nihayet ilk adımlar atılmaya başlanmıştı. Bakışmaları ve kısa sohbetleri sanki hiç durmamış gibi devam etti. David, Auschwitz'ta rahatlıkla geziniyordu ve her şey hava koşullarıyla başladı. . David Wisnia ise Auschwitz'den kaçmayı başaran nadir kişilerdendi. Wisnia, kampa gizlice inşa edilen bir direkten tırmanarak kaçmayı başardı ve ardından Polonya'da yerel direniş gruplarına katıldı.